Çoğu kişi arabalarının bir gün onları yarı yolda bırakmaması için bakıma ihtiyacı olduklarını kabullenmişlerdir. Çok da doğrudur bu kabullenme. Yaşam ve ilişkilerimizde de bu düşünce aynıdır aslında. Hayatımıza ve ilişkilerimize bakım yapmalı, yaptırmalıyız. Ki onlar da bizi yarı yolda bırakmasınlar… Psikolojik Danışma süreci, ilişkilerinize ve hayatınıza yatırım yapmaktır. 

Stres, son yıllarda sıklıkla yaşadığımız belirsiz ve değişken ruh halleri, kayıplar, travmalar, hatta ilişkilerinizdeki ufak çalkantılar bile sizi umutlarınızdan mahrum bırakabilir. Size uygun gelen terapistle yapılacak uygun terapi, bu mahrumiyetin yerine umudu tekrar yeşertecek olan iç görünüzü kazanmanıza, seçeneklerinizin ve güçlü yanlarınızın farkınıza varmanıza ve kullanmaya gayret etmenize yardımcı olabilir. Psikolojik Danışma, hayatınıza ışık tutmak için iyileştirici bir yoldur.


ALFRED ADLER  kimdir?

Adler deyince ilk akla gelen kavram; “bireysel psikoloji” kavramıdır. Adler, 1912 yılında Freud ile ciddi görüş ayrılıkları olduktan sonra Bireysel Psikoloji Derneğini kurarak insanı bütünsel yapı içinde değerlendirmenin en başta gelen savunucusu olmuştur.( Individual Psychology – parçalara bölünemez anlamında olup, türkçeye anlam farklılığı ile çevrilmiş ve yerleşmiştir. )

Kişilik bölünemez bir bütündür. 

Kişiyi anlamak için öncelikle, geçmişini, çevresini ve kendisinin gözlemleri sonucunda yargıya vardığı yaşam amaçlarını, dolayısıyla davranışlarının amaçlarını bir arada ele almak gerekir. Kişiyi ve davranışlarını sadece geçmişine bakarak veya sadece kişiliği şekillendirici biyolojik etkilere bakarak veya sadece çevresiyle olan ilişkilerine bakarak değerlendiremeyiz.  

İnsan sosyal bir varlıktır.

 İnsanlar doğdukları andan itibaren her nerede olursa olsun çevreleri ile birliktedirler. Bir bebek doğduktan sonra çevresinde kimse olmaz ise yaşamını sürdüremez.  Bu yüzden insanların temel güdüleri ait olmak ve bir yer edinmektir. Bu durumda, davranışlarının en belirleyici amacı kabul görmektir. Gitmek için uğraştığımız yer, geldiğimiz yerden daha önemlidir. Yani  ileriye yönelik, olmasını arzuladığımız, çaba gösterdiğimiz istek ve beklentilerimiz davranışlarımızı şekillendirir. Geçmişimiz ise bize bu amaçlarımız hakkında ipuçları verir.

“…Bu çaba fiziksel gelişime paralel gider. Hayatın kendisinin gerçek bir zorunluluğudur. Tüm işlevlerimiz onun yönünü izler; doğru veya yanlış şekilde, ele geçirme, güvence, artış için çabalar. Eksiden yeniye doğru güdülenme hiç bitmez. “Aşağı” dan “yukarı” ya olan şiddetli istek asla durmaz.… (Adler,1930, ss.398-399).” 


Cesaretlendirme 

Cesaretlendirme yoluyla birey, ileriye dönük çabalarında hem kendine güven geliştirir hem de “içinden gelen” bir heves kazanır. Bu durum ona sorun çözme becerisi kazandırır, kendinin ve çevresinin iyiliğini için çalışma sorumluluğu getirir. “Pes etmeden” işbölümü ve katkı sağlamayı öğrenir. Ailede, okulda ve iş yerinde olmak üzere insan ilişkilerinde kalıcı uyuma giden süreci başlatır. Adler’in ilkeleri günümüzde pozitif psikoloji alanının temellerini atmıştır. 


Yaşam Tarzı 

Yaşam tarzı, kişilik bütünlüğünün özü  ve kaynağıdır. Bu da çocukluğun ilk yıllarında aile içerisinde gelişir. Kardeşlerle olan ilişkiler, kişiliği önemli ölçüde şekillendirir. Elbette belirli yetenek ve deneyimler kalıtım ve çevre yoluyla bize gelirler, fakat hayata karşı tutumlarımızın temelini sağlayan bu deneyimleri kullanma ve yorumlama yolumuzdur. Çocuk, hayattaki deneyimlerini kendine özgü yaratıcı şekilde yorumlar ve yine kendine özgü bir yaşam formülü belirler. Hem kendisi hem de dünyaya dair temel kavramlar belirler. Yaşam tarzı, yetişkinlik dönemindeyken “erken hatıralar” (EARLY RECOLLECTIONS) ve “aile dizimi” (FAMILY CONSTELLATION) bilgileri aracılığı ile saptanabilir.  Bu bilgilerde kişinin iç kaynakları gizlidir. Çocuklukta ve yetişkinlikte ilerlemek için ihtiyaç duyulan bu kaynaklar, güçlü yanlarımızdır.  Yaşam Tarzı Analizi sayesinde bu kaynaklar keşfedilebilir. . 

Aile dinamikleri hakkında ilk çalışan kişi Freud olurken, ilk kez ayrıntılı inceleyen Alfred Adler olmuştur. Adler, insanın yaşam tarzının ilk yıllarında belirlendiği görüşündedir ve bu yıllarda aile-çocuk etkileşiminin önemini gören Adler, 1920’de ilk aile eğitim merkezlerini kurmuştur.  

Adler’in 1937 yılında ölümünden sonra Rudolf Dreikurs, ilkelerini özellikle eğitim, bireysel ve grup terapisi ve aile danışmanlığı alanlarında uygulayarak dünyaya yayılmasını sağlayan temel kişi olmuştur. 


 “Sadece geçmiş ve çocukluk yaşantılarımız bizi şekillendirmemekte, aynı zamanda birey olarak kendi kendimizi de yeniden yaratmaktayız. Bu yaratıcılığımızın kaynağı içimizdeki cesarettir, olumluya doğru ilerleme isteğidir. ” 

ALFRED ADLER

Copy Protected by Chetan's WP-Copyprotect.